Dizi izlemek, son zamanların artık hemen hemen herkesin yaptığı bir iş. 7’den 70’e tüm kişiler kendi zevklerine uygun dizileri izliyorlar. Dizi izlemek artık bir alışkanlık olmuş durumdadır. Öyle hal almıştır ki yemek, içmek gibi insanın temel bir ihtiyacı hükmüne geçmiştir. Tabi bu kimilerine göre, daha doğrusu dizi izleyenlere göre…
Bir işin yapılmasını istemiyorsak ve ya zararından bahsetmek istiyorsak o işi kesinlikle yapmamak öğüdünü vermekten ziyade, zararlı olanın, zararlarını anlatarak, kişinin zararlı olanın, zararlı olduğuna kesinlikle, tüm benliği ile inanıp, anlayıp, yapmamasını sağlamak lazımdır. Hepimiz biliriz ki birilerine şunu yapma dedikçe, inat olarak daha çok yapmak ister. Bir nevi kendi haklılığını ıspatlamaya, zararını görmediğini göstermeye çalışmaktadır.
Şeytanın izlediği yol işte tam da budur. Şeytan asla ve asla size namaz kılma demez… Direk olarak insanı ateşe götürmek şeytanın hiçbir zaman prensibi değildir. Amacı evet ateşe götürmektir fakat bunu hiçte ateşe götürüyormuş gibi yapmaz. Bunu öncelikle benliğimizin bir yerine yerleştirmemiz gerekir. Şeytanın bu güçlü taktiklerini bilip, karşımızda ne denli akıllı bir düşman olduğunun bilincinde olmamız lazımdır. Yoksa Allah(c.c) korusun namaz dahi kılarken sonunda kendimizi ateşin içinde buluveririz !…
Şeytan’ın Adem(a.s) ve Havva annemizi nasıl kandırdığını düşünelim. Ne vardı ki elma yemekte, elma yemek günah mıydı ? Kime ne zararı vardı ki ? “Doğru” diyorsunuz değil mi ? İşte şeytan sağdan yaklaşarak, o elmanın bir an yasak olduğunu unutturuveriyor, Adem(a.s) ki, ilk insan olma şerefine ulaşmış bir zat bile kanabiliyor. Şeytan gibi akıllı bir düşmana karşı manevi cephanemizi doldurup adeta savaşta düşmanla cihad eder gibi başta kafir olan nefisimizle ve ona sürekli kötülüğü telkin eden şeytana karşı da sürekli bir cihad bilinci içinde olmamız lazımdır.
Şeytan’ın sağdan yaklaşma olayını analttıktan sonra konuyu daha da açacak olursak. Dizi izlemek, belki film izlemeyi de konuya katabiliriz, fakat o bir seferlik olduğundan tesiri pek fazla değildir, fakat dizi sürekli olan bir durumdur. O yüzden bu konuda sadece dizi izlemek üzerinde duralım… Düşünelim, dizi izlemek niye zararlı olsun ki ? Ne zararı var ? Sonuçta 3-5 kişi var, onların hayatları ve biz onları izliyoruz. İzlemek uygulamak anlamına gelmez ki ! Bu cümleler bize, şeytanın hafifce sağdan yaklaşıp geldiğinin bir habercisi ! Yavaş yavaş konuyu açacak bizlere… Baştan bizlere dizi izlemenin masumluğunu kanıtladı. Uygulamıyorsun diyor haklı da ! Sadece izliyorsun. Kendi kendimize dedik ki e iyi de boş bir iş bu, yani sonuçta hiç zararı olmasa bile sonuçta boş iş diyoruz. Gene bir sağdan yaklaşma görürüz. Dizi izlemek, boş vaktini değerlendirmek olabilir deniliyor, sonrasında da; nasıl olsa namazımızı kıldık, kuranımızı da okuduk sonuçta izleyebiliriz. Yavaş yavaş gelen bu telkinlerin sonu aynı noktayı kapatmak içindir. O nokta, dizilerin insanlar üzerinde ki etkisini göz ardı etmektir. Dizinin insan üzerinde etki sağlaması için, onu izlemesi lazımdır. İşte nefis ve şeytan bunu amaç edinmektedir. Önemli olan izletmektir, izledikten sonra zaten o etkisini ona gösterecektir. İzletmek içinde yukarıda yazılanlar ve hatta aklımıza dahi gelmeyen çeşitli, stratejik ve dini içerikli telkinler kullanmaktadır.
Ortam hazırlanıp, kişinin dizi izlemesin de birşey olmadığını, zararının olmadığı inandırıldıktan sonra artık o kişiyi kandırmak çok daha basit hale gelmiştir. Çünkü bir görüş veya uygulamanın karşı cephesinde iken, o uygulama veya görüşün direk kendi cephesinde yer alınmıştır. Artık o cephenin içindeyizdir. Yani bizde dizi izliyoruzdur. Fakat öncesin de boş olduğunu düşünüyorduk. Ama artık bunun ne önemi var ki, bir insan yaptığı hiçbir işi boş görmez ki ! Artık o dışarıdan boş görünse de kişinin kendi benliğinde gayet dolu ve yararlı görünen bir hal almıştır. Dizi izleyen birine bu yazı bile komik gelmektedir sanırım. Ne diyor bu ya falan moduna iyice girilmiştir.
Artık bu safhadan sonra kişi diziye kendini kaptırmış ve dizide oynayan karakterlerle adeta bütünleşmiştir. O karakterleri sanki arkadaşı gibi görmektedir. Halbuki bizler, kendini o karakterler ile özdeşleştirip, bütünleştiren ve onları arkadaşı gibi gören kişini yanına o karakterleri getirip koysak hiçbir alakası olmaıdğını göreceğizdir. Yani izleyenin hayatı ile, izlenen dizide ki karakterin hayatı birbirini tutmamakta hatta ters düşmektedir. Bu sonuçta şunu doğurur; kişi artık o karakterleri örnek alıp hayatını onların hayatına göre uyarlamaya başlar. Bunu ise yavaş yavaş, benliğine yerleşe yerleşe yapar. Farkında bile olmaz.
İşte birgün başörtülü, Ehl-i Sünnet ve Tessettürlü, kocasına itaat eden ve 5 vakit namazını kılan bir bayan, bu denli güzel ve iyi vasıflara sahip bir bayan bu etkiler sonucu kocasına; “artık heyacanı kalmadı” diyebilir. Bu sadece bu yazıyı sonlandıran küçük bir örnekti.
Bu yazının sonunda belki hiç mi dizi izlemeyeceğiz diyenler olabilir, işte yukarıda ki örnekte bu yüzden verildi. Düşünün o seviyede ki birinin ağzından çıkan kocasına karşı sarfettiği cümle bu, karakteriyle uyuşmayan, ondan o denli uzak olan bir cümle. Bu durum da sorunun cevabı aslında gayet açık ve net…
Selamün Aleyküm